Karacabey Mutlu Son
Karacabey Mutlu Son
İçine ufak bir not koymuş, “yalnız gözlerin için, ” altında da, “ümit ederim bunu uzun süre kullanamazsın!” yazıyordu. Karacabey Mutlu Son Şüphesiz bu, benim soyadımın kısa süre sonrasında Bevelstoke olacağını ümit ettiği anlamına geliyordu. Yorum yapmadım. Ve Turner’dan bir şişe parfüm, menekşe… Derhal, ben on yaşlarındayken Karacabey Mutlu Son saçıma -taktığı menekşe renkli kurdeleyi hatırladım fakat kuşkusuz o böyle bir şeyi hatırlamış olamazdı, bu mevzuda hiçbir şey söylemedim. Böylesine duygusal olduğumu da açığa çıkarmak çok utandırıcı olabilirdi.
Bunun çok sempatik ve tatlı bir mükafaat bulunduğunu düşündüm. Uyuyabileceğimi sanmıyorum. Bir önceki cümleyi yazalı on dakika geçti ve oldukca sık esnememe karşın, göz kapaklarımda birazcık bile bir ağırlaşma olmadı. Sanırım aşağı mutfağa inip bir bardak ılık süt bulabilir miyim, diye bakacağım. Yahut kim bilir mutfağa gitmeyeceğim.
Orada bana yardım edecek birilerinin olma ihtimali zayıf, öte taraftan kendi sütümü kendim ısıtırsam da aşçı bası kendinden habersiz birisinin cezvesini kullandığını fark edip kalp krizi geçirebilir. Daha da önemlisi artık yirmi yaşındayım ve istersem uyumama yardımcı olması için bir bardak İspanyol şarabı içebilirim. Sanırım bunu yapacağım.
Karacabey Mutlu Son
YEDİNCİ BÖLÜM Turner bir mum, üç kadeh de brendi bitirmişti, şimdi karanlıkta, babasının çalışma odasında oturuyor, pencereden dışarıya bakıyor yakındaki bir ağacın yapraklarının rüzgârdaki hışırtısını ve cama vuran tıkırtısını dinliyordu. Sıkıcı bir hava vardı. Onu sarıp sarmalayan bir sıkıntı. Karacabey Mutlu Son Aslına bakarsan bu şekilde bir günden sonrasında başka ne isteyebilirdi ki? Önce Olivia, onu Miranda’yı istemekle suçlamıştı. Sonrasında Miranda. Onu – Yüce Tanrım, onu istemişti. Tam olarak bunun farkına vardığı anı biliyordu.
Miranda’nın kendisine çarptığı an değildi. Onu yatıştırmak için kollarının üst tarafından tuttuğu an da değildi. Evet, bu Miranda’nın hoşuna gitmişti ama Turner bunun farkına varmamıştı. O an… Kendisinin mahvına sebep olabilecek o an, Miranda’nın kaldırıp kafasını ona bakışından sonraki andı. Gözleriydi. Hep gözleri olmuştu esasen. Kendisi ise bir tek bunun farkına varamayacak kadar aptaldı. Orada dikilirlerken, sanki sonsuzluktaymış gibi hissetmişti, değişmekte bulunduğunu hissetmişti. Bedeninin ve nefesinin bütünüyle durduğunu hissetmişti ve sonrasında parmaklan daha sıkı kavramıştı onu ve onun gözleri – onlar daha da açılmıştı. Ve onu istemişti. Tahmin edemeyeceği kadar çok istemişti.
Son yorumlar